31 Ekim 2011 Pazartesi

zalımsın hayat; mavi-yeşile isyan!

dün gece abuk rüyalar gördüm. rüya demek masum kalır, düpedüz kabustu yahu. bir süredir iletişimimizin kopmuş olduğu bir arkadaş yine sinsi sinsi düşmanlık yapıyordu bana. adam yemiyor içmiyor, hep fitne fesat sokuyordu insanların aklına. yani gerçek hayatta sesin soluğun çıkmıyor bu güzel de rüyalarımdan uzak dursan diyorum. ben her gece ne kadar dua ediyorum biliyor musun mavi-yeşili rüyamda göreyim diye? adamla gerçek hayatta bir icraatimiz yok bari rüyada olsun artık. ona da edecek iki çift lafım var ama önce rüyamı anlatma kısmını bitireyim. işte bu zat-ı muhterem insan arkamdan milleti dolduruşa getiriyordu, sonra birden bire kendimi bir tünelde, kar yağışı altında teyzemlere bayramlaşmaya giderken gördüm. ama nasıl dehşet verici bir ortam, şu lunaparklarda korku tüneli adı altında sergiledikleri oyuncaklar falan hiç kalır. hızlı hızlı yürümeye çalışıyorum tünelde, bir yandan kafam bu elemanın yaptığı dedikodulara gidiyor, bir aklım mavi-yeşilde (sırf kabusun ortasında bile aklımda olduğu için bana deli gibi aşık olması lazım değil mi bu adamın?) her neyse işte, şiddetli kar yağışı var, soğuktan donmak üzereyim, tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de tinerci tipli insanlar köpek gibi havlayarak üstüme yürümeye çalışıyor.
düşmanlarım! dedim kendi kendime, herhalde adam gerçekten dedikodu yapıyor, arkamdan fitne fesat sokuyor ki milletin aklına, gerçekten düşman kazanmaya başladım. aman ne büyük kazanç, son günlerde en çok ihtiyaç duyduğum şey yeni yeni düşmanlar zaten. gelelim mavi-yeşile. geçen hafta cuma ve cumartesi günü hiç görmedim onu da. hayır, tam niyetleniyorum adama gülümseyeceğim, yeşil ışık yakacağım diye, adam hoop ortadan kayboluyor. nihayet bugün gördüm ama, hiç beklemediğim bir an olduğu için ve son anda farkettiğim için öyle bön bön baktım suratına. ben orada, rüyamı anlatıyorum mağaza sorumlumuza, arkamı bir döndüm, ammannınn! mavi-yeşil geçiyor. şimdi ben nasıl aklımı toparlayayım da gülümseyeyim buna. nasıl akıl edeyim bunu yahu? bekledim sonra bir süre onu, geçmedi bir daha, pes diyorum artık!
tamam, adamın benden hoşlandığı falan garanti değil ama, eğer ki gözümün içine bakarak dna kodlarımı çözmeye çalışmıyorsa var bir şeyler onda da. nedir yani, bu kadar mı zor ki. yahu liseli bebe misin be adam diyesim geliyor, öyle bakışıp duracak mıyız diyesim geliyor. öyle bir huyum var ki, bir süre sonra adamın varlığını unutabilirim, ya da, mavi-yeşil vazgeçebilir. onu istediğim, ondan hakikaten enerji aldığım için de sonunun böyle olmasını istemiyorum. en azından bir süre sevgili olabiliriz, hoş zaman geçirip, incir çekirdeğini doldurmayacak bir sebepten ayrılabiliriz. sonunu ayrılıkla yazıyorum çünkü evlilik hayal etmek, hem de sadece gördüğüm, adını bile bilmediğim bir adamla evlilik hayal etmek benim bile hayalgücü sınırlarımı zorluyor. isyanım sana mavi-yeşil, isyanım sana hayat! onlarca ay carrefour market kasasında karşılaştık biz bu adamla, onlarca kez tesadüfen aynı sokakta yalnız yürüdük, ben aşık olmaya niyetlenince mi aksilikler çıkartıyorsun he? zalımsın hayat, anlamıyorsun sevenlerin dilinden.

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı