ortaya karışık kafa kızgınlıklarımı yazıp çizeceğim bugün. haftanın verdiği gerginlikle, uzun zamandır beni geren başka mevzularla alakadar olsun, pek çok kimseye söyleyecek çok lafım var. içimde kalırsa çatlayacağım, ölüp gidersem bir şekilde bunları dışarı atmadan gözlerim açık kalacak, iflah olmayacağım.
evvela; kendisiyle çok yakın olduğumuz dönemlerde benim bütün karakter şifrelerimi çözmüş olan birtakım arkadaşlara selam ederim. ancak, şu sıralar bazı sistem aksaklıkları, benim kendilerine olan düşkünlüğümden kaynaklı kıskançlıklarım falan fıstık derken, aramız epey açıldı bu kimselerle. ben sürekli onları kaybetmemek için biraz daha yakın olabilmek için çaba sarf ederken onlar benim strateji yürütmekte olduğumu hesab ediyor. peki sevgili insancıklarım, canlarım, beni tanırsınız siz, içimden size yakın olmak gelmese bilirsiniz ki kılımı bir milimetre kıpırdatmam. neden size karşı taktik uygulayayım, beni sevince elime ne geçecek ne çıkarım olacak ki çıkar sağlamak için böyle allengirli işlere kalkıştığımı falan düşünüyorsunuz. halbuki benim tek istediğim eskisi gibi sizinle yeniden yakın olabilmek, ama adımız çıkmış dokuza inmiyor ki sekize!sonra; sosyal medyada son zamanlarda en çok konuşulan mevzuya değinmek isterim. bir taraf diyor ki, iki gün anacaksınız buralarda şehitleri ondan sonra bakacaksınız dalganıza. bu taraftan çok uzak olan taraf diyor ki, insanların verdikleri tepkiler için biraz twitleyip sonra unutacaksınız demek yersiz ve saygısızca. e canımın parçaları, ne zamandan beri sosyal medyayı vatanseverlik ve milliyetçilik duygularını ölçmek için kullanır olduk. ne kaçırdım ben ki insanlar birbirlerini aşırı milliyetçilikle ya da duyarsızlıkla suçlayabilecek yetkiyi ellerine aldı. genelkurmay açıklama mı yaptı en çok milliyetçi twitter ya da facebook kullanıcısına madalya takacağız diye, ne oldu ne kaçırdım yahu bana da haber verin.
birşeyleri başardığınız zaman sırtınızı sıvazlayan insanlar, performansınızdaki azıcık düşüşten sonra sizi yerden yere vuruyor. hayır, hakikaten bazen bazı şeyler insanın elinde olmuyor ne yazık ki. uğraşıyorsunuz, yırtınıyorsunuz ama gel gelelim bütün evren sizin o gün o işi başaramamanız için el birliği yapıyor ve ne yazık ki negatif sonuçlar alıyorsunuz. ilk tökezlemede ya da arada bir olan tökezlemelerde insana ahmakmış, beceriksizmiş, mercimek beyinliymiş gibi davranmamak lazım. anlayış lütfen!
her söylediğim şeyi uygulayacak olsaydım, muhtemelen bugün bin kez "bu gece lemana ya da kat3e gideceğim, hayat başka türlü çekilmeyecek yoksa" dediğimden dolayı şu an evde bilgisayarım kucağımda yazı yazıyor olmazdım değil mi? insan bazen, bazı şeyleri dile getirince de rahatlar, uygulamaya gerek kalmaz. yahut da aslında kafama yatmayan, benim mantığıma hizmet etmeyen fikirlerden de bahsedebilirim, bu da böyle birşeymiş diyebilirim ama o fikri o felsefeyi sahiplenmem yani. o yüzden bana koca ağzını açıp "geçen gün böyle diyodun ama" diyen kişilerin ağızlarına terlikle vurmak hakkım olmalı bence. ben öyle düşünüyorum.
gelelim ömrümün çürütüldüğü mevzuya. "cherry tatlım çok makyaj yapmıyor musun, şöyle daha doğal rujlar sürsen şeffaf parlatıcı falan sürsen" diyen sevgili tanıdıklarım, EVVELA SİZE NE BUNDAN? çok makyaj yapan biri değilim, kat kat fondötenler pudralar sürmem ama KOYU VE CANLI RENKLERDE makyaj ürünleri seçerim. mesela asla şeffaf parlatıcı sürmem, ne o öyle yağlı yemek yemişim de ağzımı silmemişim gibi, pasaklı derler adama be. benim rujlarımın rengine yıllardır alışamamış insanlar var, canlı pembe, hologramik simli pembe, kan kırmızı ya da nar çiçeği renklerinden şaşmam, bu da böylece kabul eylene.
ondan sonra, kendisini özel hayat otoritesi ilan eden canlarım, ne zaman size böyle mevzular hakkında söz hakkı verdim hiç hatırlamıyorum. herhalde çok uykum vardı da sırf lafı uzatmayın diye hıhı diyip geçmişim zaar. hayatta en nefret ettiğim insan türü beni özel hayatımla yargılayan, özel hayatımı mercek altına alan, mahalledeki meraklı ve dedikoducu teyze pozlarında takılan insanlardır. bir de abilik ablalık adına nasihat falan verirler canlarım benim çok fikirlerini sormuşum gibi, gel de öldürme. ölüm paklık böyleleri için, ne işkence dolu fantezilerim var bir bilseniz. ne çin işkencesi metotları var bendeee.
haftanın hatta son zamanların gündem kızgınlıkları bunlardı. ortaya karışık döktüm içimi, iki çift laf ettim hepsine buradan, sosyal medya aracılığıyla da hafifledim en azından birazcık. bu arada bugün yeni ve ucuz bir sigara aldım mavi paketini sevmedim hafif, kırmızısını deneyeceğim yakında. kaçak değil ha adını vermediğime bakmayın, yeni çıkmış piyasaya. okuyan, bloğuma tıklayan herkese de sevgilerimi sunarım, öptüm canlarım :)
0 kişi olaya son noktayı koymuş:
Yorum Gönder