böyle aşkın da ızdırabına diyorum son günlerde. onlarca mail yazdım, taslak olarak duruyor orada, bir cesaret gönderilmeyi bekliyor. hepsinde farklı cümleler kullanmışım ama hep aynı şeyleri yazmışım aslında, yani cesaret edip de tek birini bile göndermem yeter benim açımdan. konu basit, tahmin edersin zaten söylemek istediklerimi. "senin yokluğunu tüm zerrelerimde hissettiğim her anda, başka insanlar almak istedim hayatıma. benim yarım kalan hayatımı başka hayatlarda bütünlemek istedim. olmadı, bunu biliyorsun çok denedim ve her seferinde yanıldım." bu cümlelerin bir işe yarayacağını bilsem, beni bütün seni kusursuz kılacağını bilsem aslında hiç durup düşünmeden, gurur denilen olguyu zerrece önemsemeden yazarım, anlatırım sana zaten biliyorsun. ama ben bu aşka olan inancımı, bize olan bütün güvenimi çoktan yitirdim sevgilim, tek yapabildiğim çaresizce Tanrı'nın bir gün bir şekilde bir yerde ikimizin de kontrolü dışında bizi yeniden kavuşturacağı günü beklemek şu aralar.
dün gece, ondan önceki her gece gibi yatağa uzandıktan sonra, uykuya tembellik edip teslim olmayarak, seni yanımda beni dinler vaziyette hayal ederek anlattım içimden hissettiklerimi, sen olmazken yaşadıklarımı. bana çok kızacağını bildiğim şeylerden de bahsettim, seni içimden söküp atsın diye tanıdığım, körü körüne bağlanmaya çalıştığım ama aşk dolu ahenki bir türlü yakalayamadığım adamları da anlattım. her birinin en azından bir özelliği sana benziyordu. mesela bir tanesinin gözleri senin gibi simsiyahtı, iri iri ve uzun kirpikleri vardı ancak senin gibi bakmıyordu ki bana. o adam bana baktığında, damarlarımdaki bütün kan beynime hücum etmiyordu, yüzüm yanmıyordu alev alev ve en önemlisi o gözümün içine bakarken yüzümü ellerinin arasına almıyordu. ben de öpmüyordum avuç içlerini aşkla, şefkatle. sırf bu yüzden sen olamıyordu bu adam ve günbegün bana daha itici, daha soğuk, korkunç bir canavar gibi görünüyordu.bu yaptığım aslında en büyük adaletsizlik biliyorum, zaten yeterince suçluluk duygusu var üzerimde, bir de her gözümü kapattığımda kaşlarını çatıp "çok kötü şeyler yapıyorsun ufaklık" deme lütfen. öncelikle, sana cesaret bulamayıp, başka insanlarla seni unutmaya çalıştığım için en büyük haksızlıklardan birini bu aşka yapıyorum. sonrasında da, onlar ilk flört dönemi diye heves ederken, gizli gizli her hareketlerinde seni aradığım, o adamları aslında aşağıladığım için onlara hiç adil davranmıyorum farkındayım. ama hayat da hiç adil değil, aşk da hiç adil değil. kızma yine ne olur, bilirim hayattan sürekli şikayet eden insanları sevmezsin. her zaman bana elimdekilerden dolayı mutlu olmam gerektiğini söylerdin, yine sözlerin çınladı bak kulaklarımda. aslında ben ne zaman hayattan şikayet etsem senin sesini duyuyorum ya, bu yüzden şikayet etmeyi seviyorum. ama bir de şöyle düşün, ben elimde olmayan, elimi tutmayan, yanımda olmayan birinin yokluğu yüzünden şikayetçiyim. o halde bu sefer bana kızmamalısın bayım. öyle yine kaşlarını çatıp yüzünü yüzüme yaklaştırarak "kelime oyunu yapıp haklılığını ispatlama" deme lütfen haklı olduğumu sen de biliyorsun. yüzünü yüzüme yaklaştır yine ama, kızmak için değil işte.
gördüğün gibi ben son derece alışmış durumdayım aslında yokluğuna. arada seninle konuşuyorum, tamam tamam kızma diyorum kendi kendime, bazen eski günlerden yaşadıklarımızı düşünüyorum, son sahneden sonra devam ettiriyorum hayalimde, sonunu beğenmiyorsam yeniden yazıyorum falan, kendi kendime gibi görünse de son derece senin hayalinle yaşıyorum yani. bilemiyorum bunun için ne diyeceksin, bu gece soracağım sana hayalimde tüm bunları zaten. biliyorsun yeri ve zamanı, tam uyumadan önce bekleyeceğim sevgilim. biliyorsun zaten, ben her zaman senin yanındayım, ama unutma varlığımı ne olur.
0 kişi olaya son noktayı koymuş:
Yorum Gönder