18 Ekim 2011 Salı

donuyorum, bilmiyorsun!

soğuktan ölmek noktasına gelmek... her yıl olduğu gibi, yılın ilk en soğuk gününde mükemmel bir şekilde incecik giyinmeyi başardım bugün de. kanım, kemiklerim, iç organlarım dondu, buz tuttu. efendim, bilir misiniz bilmem ama bendeniz bir parfümeride satış danışmanlığı yapmaktayım. mağazamız bir pasajda ancak, öyle sıcak bir pasaj olmuyor burası kış mevsiminde. üç adet çıkışa en yakın mağaza biz olduğumuzdan da, bütün rüzgarı olduğu gibi iliklerimize kadar alıyoruz. bir de mağazanın önünde günün en yoğun saatlerinde parfüm tanıtımı yapıyoruz ki... sormayın bugün neler çektim.
hava soğuk olduğu için pek yoğunluk yoktu yani, iş yoktu kısacası. aman kotalar tutsun prim alalım diyerekten tüm gün yine parfüm tanıtımı yaptım sevgili vatandaşlara. bazıları artık alışkanlık haline getirdi, her gün sıkınıp gidiyor, bazıları deneyip "dönüşte bakacağım" diyor. bazıları kızına, kocasına, eltisine koklatmak amaçlı sıkınıp gidiyor falan da, soğuktu be kardeşim. dondum yeminle. soğuk vuruyor, insanlar yüzüme bakmıyor, öyle üşüdüm ki bir ara evsiz barksız abiler gibi önüme teneke içinde ateş yakmayı bile düşündüm. biraz tanıtım yapıyorum, sonra gidip içerde kendisini ısıtmayan klimaya yaklaşıp küçük ceylan pozlarında ısınmaya çalışıyorum, yine dışarı çıkıyorum falan ama asla vazgeçmiyorum.
her gün yaptığım bir iş aslında bu tam beş buçuk yıldır. ancak kış olduğunda acayip zorlaşır. bize acıyıp ta alışveriş yapan insanları tanırım ben yahu. canlarım benim. yazın çok keyifli geçen bu aktivite kışın kendimi 120 filmindeki cepheye silah taşıyan çocuklar gibi hissetmeme neden olur. aslında akıllı davranıp ısıtacak kıyafetler giydiğimde bu kadar zor ve soğuk olmuyor elbette ama, dedim ya bugün salak gibi çok ince giyindim bir kere.onun dışında ayrıca eve gelmek te başlı başına ayrı bir dertti. otobüs beklemekten nefret ettiğim için dolmuşla minibüse gitmeye karar erdim her akşamki gibi. buzz gibi havada 10 dakika dolmuş bekledikten sonra kendimi sıcak dolmuşun koltuğuna bıraktım. aman nasıl bir uyku bastı o on dakikalık yolda, nasıl bir mayışmaktır bu. utanmasam bi tur daha gideceğim o derecede. dua ettim eski minibüslerden biri denk gelsin diye, onlar pek bir sıcak oluyor kışın.
gelmedi eski minibüs. eve bir an önce varayım, bu soğukta altı dakika daha beklemeyeyim diye bindim mecburen. şoförün ateşini gençliğine verdim de bu soğukta her beş dakikada bir o kapıyı açıp içeriye buz gibi hava doldurmak ta neyin nesi. manyak mısın be adam, ruh hastası mısın diyesim geldi. dolmuşta sıcaktan pelte gibi olan bedenim yine eski buzparmak dondurması kıvamını aldı tabii. o 25 dakikalık yol bitmedi, bitmedi. şimdi sıcacık evde, kucağımda bilgisayar yanımda kahve oturmak pek kıymetli, pek tatlı. Allah sokakta yaşayan evsizlere yardım etsin.
ÖNEMLİ NOT: sabah uyanınca kafanızı camdan dışarı çıkartıp hava durumuna bakın canlar, ona göre giyinin. aman üşütmeyin kendinizi.

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı