19 Şubat 2012 Pazar

sert olsun

insanın sağlıklı yaşamak için yanıp tutuşan arkadaşları olmasın. hele benim gibi birinin hiç olmasın mümkünse. sabah uyandım, kahvaltıdan sonra sert bi kahve içeyim de ayılayım dedim, kahve kavanozuna elimi bi attım enee bomboş. nerde yahu benim kahvem ühüüühüü diye ağlarken aklıma fatma geldi. dur dedim arayayım hem gelsin beraber kahve içer laflarız, hem de kahve getirir gelirken. aradım, kapmış kahvesini gelmiş sağolsun. gelmiş gelmesine de, o kahvenin içinde benim sabahları ihtiyaç duyduğum kafein yok! kafeinsiz kahve mi olur allasen? kahveyi sabahları uyanmak için içiyorum zaten. hayır yani bu yıllardır böyle, hele iş günlerinde kahvaltı bile etmem, her sabah sert bir kahveyle başlarım güne. ancak midem ağrıyorsa çok az süt damlatırım içine, o da hani sırf annemin gözünü boyamak için. yine serttir yani o kahve.
aslında tad olarak fazla bi fark yok. yine o mis gibi kahve kokusu var onda da, tamam buraya kadar herşey normal. ancak, sabah içtiğim kahvede özellikle, fincanın yarısına gelince hayata olan bakış açım değişir nan benim, herşey daha bir güzel görünür gözüme, yani en azından "herkesten nefret ediyorum" modundan çıkarım biraz da olsa. daha çekilebilir, daha sevilebilir insan olurum yani. ama işte o kafein kanıma işlemeyince sanki evlat acısı gibi bir acı hissettim. olum gerçekten kafein bağımlılığı diye birşey varmış, bak çok ciddi söylüyorum. bir yandan da fatma bıdbıd konuşuyor. efendim işte kafeinli kahve çok sağlıklı değilmiş te, selülit yaparmış ta blablabla. yahu sağlıklı yaşamak isteyen kim söyler misin bana? ay katil oluciğim. bak bana küfret ama hayattaki tek zevkim kahveme hakaret etme, boğabilirim seni. o dilini kopartıp kedilere söğüş yaparım çok ciddiyim.
tüm bu aklımdan geçenleri fatmaya yansıtmadım tabi. böyle de bi huyum var, kahrımdan, sinirimden ölsem karşımdakini kırmak istemem bazen. ama bazen. şimdi ne gerek var ki 40 adımda ulaşabileceğim bakkaldan, en azından nescafenin tek içimlik klasik kahvesinden alabilecekken kızı kırmaya. hayır yani, allık fırçamı iş yerinde unutsam sabahın köründe fatmayı ararım ben uyan allık fırçan lazım diye. o düzleştiricisini ablasında unutsa, sabahın yedi buçuğunda gelip bizim evde saçını düzleştirebilir, sonuçta belli bir samimiyet var ortada. gittim aldım bakkaldan kahvemi, yemin ediyorum çakralarım açıldı, bi anda toz pembe, jelibon kıvamında bi insan oldum. tabi fatma bi yandan da "selülit yapar, kızım çok zararlı ya içme şu kahveyi bu kadar, al bak kafeinsize alış" diye bıdbıd konuşuyordu. siktir et sen şimdi selüliti dedim, anlatacaklarım var sana. sonrası malum zaten, kikir kikir dedikodunun dibine vurduk sabah sabah. var ya, bazı arkadaşlarımla yaptığım dedikodu gün yüzüne çıksa, bi de şu netteki bazı loglarım açığa çıksa, öleyim arkamdan bi fatiha okumayacak insanlar var. hani dalga geçilir de, bu kadar olmaz. arada mailleşiriz fatmayla, çok gizli konularda, daha doğrusu geyiğin dibine vurulduğu zamanlarda, abi yerin kulağı var neme lazım yani.
bi de benden tavsiye, sakın çevrenizden birine kullandığınız bilgisayar olsun, cep telefonu olsun herhangi bir teknolojik cihazla ilgili tavsiyede bulunmayın. her sorunda zırt pırt arıyorlar, bunu nasıl yapçaz, bu böyle uyarı verdi napayım diye. ben de bilmiyorum ki, ya mesutu arıyorum, ya kardeşimden yardım istiyorum. yani kullanıyorum diye çok bilgi sahibi olmam gerektiğine inanmıyorum zaten. zor anımda imdadıma yetişecek şövalyelerim var yahu, az mı kardeşimin ömrünü yedim bilgisayar konusunda. kardeşime ulaşamadığım zaman az mı mesutun ömrünü çürüttüm. sabırlı insanlar vesselam, çok sabırlılar. ben olsam eeeh ama yeter derdim. sıkıntıya gelemiyorum işte ne yapabilirim.
herkese iyi pazarlar diliyorum canlar, allah kimseyi sabahın köründe kahvesiz bırakmasın, bütün kahveleriniz dilediğiniz gibi sert olsun. amin. kalp.

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı