3 Ekim 2011 Pazartesi

veda etme özürlüyüm

veda etmekten yana özrüm var. sevmediğim bir adama bile ayrılık mesajı yazsam, hani ayıp olmasın diye yazılır ya onlardan işte, olayı dramatize eder beynim ve sanki 30 yıllık kocamdan, severek ayrılıyormuşum gibi hüngür hüngür ağlarım. bu sebeptendir ki, pek çok arkadaşlığımı, ilişkimi, ya da herhangi bir şeyi bitirirken veda etmeden, sessizce arayı açarak ayrıldım. 6 yıl önce çalıştığım ve patronumun oğluyla kanlı bıçaklı düşman olduktan sonra, bin türlü lanet okuyarak ayrıldığım iş yerimden de ayrılırken deliler gibi ağlamıştım. halbuki sevmiyordum ha o firmayı, personeli patronu hepsi öleydiler ağlamazdım o kadar. nedense, birilerine veda ederken kendimi küçük ceylan gibi hissederim, bir acılı, bir kahırlı.

bu akşam, eve gelirken minibüste birine veda mesajı yazayım dedim. sevgilim değil veda etmeye çalıştığım ki zaten sevgilim de yok. ben daha mesaj bölümünü açıp numarasını bulmaya çalışıyordum ki, gözlerim dolmaya, boğazıma düğümler taht kurmaya başladı. boğulacağım yahu, sadece numarayı arıyorum daha, birşey yazmamışım. dostum olarak gördüğüm birine, kötü bitirmeyelim bu dostluğu gel helalleşelim özetli bir mesaj yazmaktı niyetim. ama ben daha mesajın yarısını yazamadan, resmen telefonumun ekranına şıp diye bir damla gözyaşı düştü. minibüsteyim, sanki birini kesmişler, kaçırmışlar gibi ağlıyorum, makyajımın akıp akmadığına dair en ufak bir fikrim yok ve yanımda oturan liseli kız bana acıyan gözlerle bakıyor. sanırım, en son ihtiyacımın olduğu şey de bir liseli bebenin bana acımasıydı. öyle bön bön bakana kadar bi selpak falan çıkarıp verseydi iyiydi.

çantamdan bir selpak buldum neyse ki, gözlerimin altına hafif hafif tampon yapıyorum ki bütün rimel, göz kalemi, aydınlatıcı falan akmasın, oraya bulaşsın. ama ben sildikçe daha da çok gözyaşım çıkıyor, kız bana bakıyor, minibüsçü bile farketti durumu, arada aynadan durumu kontrol ediyor. derken binbir drama, binbir kederle yazdım mesajı gönderdim. tam ben durumu kurtardım, neyse artık zırlamayı bıraktım derken mesaj geldi bu veda etmeye çalıştığım dosttan. allahım, böyle kötü bitirmeyelim işte, devam edelim falan demiş mesajında ama ben o anda daha bir koptum zaten. neredeyse yanımdaki kıza sarılıp ağlayacağım. zavallım bana baktı "abla ağlıyosun" dedi cesaretini toplayıp. içimden "ya ne olacaktı, nasıl olacaktı? veda ediyoruz burda boru mu?" dediysem de ona kibar davranıp "hıhı.. hehemehe.." gibisinden bir ses çıkarttım. aslında kes sesini bebeğim, beni yalnız bırak demek istemiştim ama anlamamış. çantasından su falan çıkarttı, tabi bu sırada da ben kendimden utandım, içimi ferahlatsın diye nane şekeri falan verdi bu olipsin okaliptuslu olanlarından. mavi renk var ya hani, acı olan, o işte. ben bir kere daha utandım kızcağıza karşı art niyetli davrandığımdan dolayı.

sonra arkadaşa mesaj attım falan, netice olarak sanırım biz birbirimize veda etmedik. ama ben çok ağladım. bir de eve gelince anneme durumu anlatmak var ya of allahım diyorum. desem ki böyleyken böyle oldu anlatsam bir bir der ki "kızım sen gerizekalı mısın, kocan metres mi tuttu, biri mi öldü. kendin kaşınmışsın bilmiyon mu veda edemediğini bıdıbıdıbıdı..." diyerekten uzar bu iş. minibüsten inince derhal telefonumun ışığını yakıp çantamdaki aynaya sarıldım. hafif pudraladım göz altlarımı ne olur ne olmaz diye, rimel ve göz kalemimin maşallahı var zaten yerli yerindeydi de neyse ki annemin radarına yakalanmadan atlattım. herhalde o kızcağız da sevgilimden ayrıldım, biri öldü falan zannetmiştir di mi?

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı