16 Ekim 2011 Pazar

çok uyanıktın sevgilim :)

her ayrılıktan sonra, yarım kaldığımı hissederim. sanki birisi benim olanı almış götürmüş benden, yerine koymam gereken, tamamlamam gereken büyük bir serveti çalmış gibi. cherry'nin mutluluğunu, diğer yarısını, hayatının bir bölümünü almış gibi. geriye, yitik, işe yaramaz, mutsuz bir cherry bırakmış gibi. ağır aksak tedavi süreci, kedi gibi kendi yaramı yalayarak tedavi etme faslı. yaklaşan potansiyel tehlikelere, tırnaklarımı çıkartıp can havliyle atlamak gibi.
o da gitmişti, diğerleri gibi. adamla hem dalga geçmiştim, hem de oturup zırıl zırıl ağlamıştım. ayrılığın sebebi biraz garip, beni benimle aldatması. şu facebook çıktığından beri, ilişkilere olan güven, arkadaş listeleriyle, fotoğraf ve gönderilere yapılan beğenilerle ölçülür oldu. modaya uyayım, sevgilimden facebook şifresini isteyeyim dedim. kavga çıktı. ona güvenmiyormuymuşum, neden soruyormuşum, ÖZELi olamaz mıymış. halbuki, biz birbirimizin özeliydik ve o benim şifremi istediğinde vermiştim. arkadaş listemde kuzenlerim ve kardeşim dışında erkek sinek bırakmamıştı. hani eşitlik, neredeydi? adamın facebookta haremi var resmen, sevgilisiyim güya ama bana ÖZELim diyor. plan yaptım:
önce sinsice bir facebook hesabı açtım. tabi ki kendi ismimle değil. "inci miray" ismini kullandım. yaşadığım şehir için istanbul dedim ve zamanla insan ekledim, hesabı bir güzel işledim. tamamen, inci miray karakterinin hesabı oldu, benden çok uzak bir profil yaptım, uyanmasın diye. sonra bunun arkadaşlarından birini ekledim, facebook tanıyor olduğun kişiler önerisiyle seni gösterdi, tanıyıp tanımadığımdan emin değilim ama... bahanesiyle onu listeye ekledim. o sırada cherry, ananesinde akşam yemeğindeydi. güya... inci miray ise, bizim evde, bilgisayarın karşısında sinirden tırnak yiyordu. haftalarca mesajlaştık sevgilimle "inci" olarak. cherry olarak ta her ne kadar adamı boğmak istesem de hiçbirşey yokmuş gibi sakin davrandım. telefon numarası ister diye, yeni bir hat aldım. o da almış, cherry yakalamasın diye. benim yanımdayken o da inci de telefonunu kapatıyordu, büyük tesadüf, belki arama cesareti gösterse şüphelenecekti ama, yapamadı. telefonda konuşurken sesimi değiştirdim, anlamadı, adam beni unutmuş gibiydi. inciye tutulmuş gibi...
birkaç ay böyle devam etti, hesabı açmam, işlemeye başlamam, sevgilimi kafeslemem falan 7 ayımı aldı derken büyük gün geldi çattı. cherry'ye "sevgilim, haftasonu istanbula eğitime gideceğim, haberin olsun" yalanı atıldı. inci'ye "hayatım haftasonu seni görmeye geleceğim" mesajı atıldı. inci çok sevinmiş gibi yaptı, cherry de "büyük gün geldi ha!" diyerek, nefret dolu kahkaha attı kendi kendine. niihahahahaaaa!!! istanbulu bilmem, adamı nereye çağıracağımı hiç bilmem, ama bilen birkaç arkadaştan, istiklalde randevu vereceğim bir yer öğrendim. bizimki istanbulun kurdu çıktı "biliyorum orayı cumartesi saat 13:00 gibi orada olurum" dedi inciye. cherry üzüldü...
cuma gecesi görüştük, hiçbirşey yokmuş gibi yapmayı o kadar iyi beceriyordu ki, dönüşte sana oscar yaptıracağım dedim kendi kendime. cumartesi günü saat 13:00 olduğunda inciye mesaj attı, geldim bekliyorum diye. inci de ona mesaj attı "birazdan oradayım tatlım, bekle geliyorum" şüphelenmesin diye cherry aradı sevgilisini, konuştular. halen daha hiçbirşey yokmuş gibi davranıyordu, pes! oyunculuğu mükemmelmiş sevgilimin. hemen işe koyuldum, incinin profil resmini değiştirdim ve kendi resmimi koydum, son durum güncellemem de "dönünce, müsameredeki başarından dolayı küçük altın takacağım, havanı da al gel ama" oldu. akşam olunca, bizim mal o kafede inciyi üç buçuk saat bekledikten sonra, nihayet facebooka telefondan girip neler olduğunu anlamış olmanın kızgınlığıyla cherry'yi aradı. "sen nasıl yapabilirsin bunu? nasıl beni böyle kandırabilirsin? buna hakkın yok?" "biraz eğlenmeni istedim, daha doğrusu ben eğlenmek istedim, ders olsun zekanı aşan işlere bulaşma" dedim. kapattım telefonu.
sonrası pişmanlık, onun pişmanlığı. özür dilemeler, affettirme çabaları derken 7 ay rahat bırakmadı. o günden sonra, hiçbir erkeğe güvenmemem gerektiğini anladım. lakin, dikkatle bakarsanız bu tür mevzularda çok geniş düşünemiyorlar, büyük detaylar kaçırıyorlar. aldanabiliyorlar, aptal yerine koyabiliyorsunuz çok rahat. kızgınlığımdan ve güvensizliğimden, adamı alıp istanbullara gönderip, hava aldırdım, ölsem gam yemem. sayemde paranoyak oldu, olsun, yakışır!

2 kişi olaya son noktayı koymuş:

Unknown dedi ki...

YUHHH..demek istesem de demiyorum çünkü aynısı başıma geldi..erkekler piç .. bu belli bir şey .. değmiyor onlar sevmeye.. =)))

wodka dedi ki...

bi de böyle kendilerini çok uyanık zannetmiyolar mı, canım ya yazık acıyorum :)

 
↑Yukarı