24 Kasım 2011 Perşembe

sana laflar hazırladım bak!


insanın adı dokuza çıkınca inmiyor sekize. hoş indirmeye çalışmak gibi bir durumum yok ya, o da ayrı bir konu. efendim adımız çıkmış entrikacı dalavereci insana, bazı kimseler bir binanın önünden yürürken yüzlerine klima borusundan su damlasa Cherry tükürdü kesin diyor. eski bir arkadaşımın başına gelen tatsız bir hadiseyi,  kendisiyle görüşmediğimiz için bana bağlaması, orada burada hakaret-küfür içerikli imalarla paranoyalarını beyan etmesi, bir takım kimselere de sorumlusu olarak beni bildiğini ifade etmesi, bugün gülüp geçmeme neden oldu. güldüm geçtim ama söyleyecek çok şeyim var doğrusu.
insanların yapabilecekleri sınırlıdır bilirsiniz, bu arkadaşın başına gelen hadise de benim yapabileceğim ancak kati surette yapmadığım bir şey. aklımın nelere basabildiğini, azmettiğim takdirde neler yapabileceğimi bilen bir insan olduğundan dolayı, bir de dediğim gibi görüşmüyor olduğumuzdan dolayı ilk benden şüphelenmesi açıkçası hiç canımı sıkmadı. evet biraz uğraşsam yapabilirdim, istesem yapabilirdim ama yapmadım çünkü meşgulüm ve zamanım onun iyiliğine ya da kötülüğüne olacak bir harekette bulunmayacağım kadar kısıtlı ve kıymetli. neden kıymetli diye soracak oln varsa açıklayayım; malumunuz tatil bitti ve günün 11 saatini işte geçiriyorum, ortalama 7 saat 30 dakika uyuyorum. ne etti, 18 saat 30 dakika değil mi? geriye 5 saat 30 dakika kalır ki bunun iki saatini yol, duş ve yemeğe ayırın, kaldı 3 saat 30 dakika. kalan kuş kadar vaktimi de oturup gereksiz işlere harcamak istemem. bazen 3 saat 30 dakikamı dışarda arkadaşlarla geçiriyorum bazen de sozluk.org da, blogger ve twitterda geçiriyorum. o arada bir de kitap okuyup tv izlemeye çalışıyorum.
yani anlaşılacağı üzere zaten gereksiz insanların kötülüğü için olsa bile ayıracak vaktim yok benim. sozluk.org a daha çok zaman ayırdığımı itiraf etmem gerekir. çünkü sözlük formatını kavramak istiyorum, ortamı eğlenceli buluyorum ve itiraf etmek gerekirse, facebookta birilerinin durum güncellemelerini okumaktan daha faydalı bence. hem eğleniyorum, hem gülüyorum hem de tanımları okurken bildiğim ya da bilmediğim konularda yeni fikirler ediniyorum. haa bir de yöneticilerinden bir abi var, onu çok sevdim.
okuyacağını sanmam ama olur da okuyacak olursa diye bu yazıyı, bahsettiğim paranoyak arkadaşa da laflar hazırladım. seninle alakalı iyi ya da kötü şeyler için kendimi yormam, yapabileceklerimi bilirsin, elimde imkan olsa bile çok kıymetli zamanımı sana harcamam ve sen beni suçlar şekilde sağa sola birşeyler karalarken insanlar benim için kötü birşeyler düşünmez ama senin paranoyağın teki olduğunu düşünürler. o yüzden o güzel kafanı yor ve gerçekten düşmanlık yürüten kişiyi bul, oldu mu bebeğim? zira sana karşı düşmanlık besleyecek kadar bile önemin yok, kasma o yüzden kendini. seni biraz hafife almakla gülüp geçiyorum bu hallerine yani.
işte böyle yani, adımız çıkmış arkadan iş çevirmeciye ama bunu çıkaranlar da yanılmışlar bir noktada. hani küçük çocuklar anne babalarının gözünün içine baka baka yaramazlık yaparlar ya, ben de onlar gibiyim. birinin ardından iş çevirmem de gözüne soka soka yaparım yapacağımı. imkanlar el verirse tabi. yazdım, tüy gibi hafifledim, ferahladım. en azından bir gün okur da "aaa bu kıza yapılanı zamanında ben de Cherry'ye yapmıştım, harbiden malmışım" der belki belli mi olur. okuyan herkese sevgilerimi iletirim buradan, kocaman öpüldünüz kucaklandınız. iyi geceler. :)

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı