25 Aralık 2011 Pazar

ben sokak kedisi gibi sürtünür yerde, komşunun kızı kampta sporda stepte..

insanın hayatında insani aksiyonlar olmayınca saçmaladığı çok oluyor azizim. çok gereksiz cevaplar veriyorum, çok gereksiz yorumlar yapıyorum. canım sıkılıyor, kendime eğlence arıyorum. bakıyorum etrafıma, bilmem kim şurda spora başlamış, falanca hafta sonlarını şurada geçiriyormuş, pazar sabahı kahvaltıya gidiyorlarmış toplanıp. nasıl yapıyorlar bilmiyorum, nasıl bu kadar sosyaller. sorun bende mi? anlamadım. sezen aksu'nun da dediği gibi "ben sokak kedisi gibi sürtünür yerde, komşunun kızı kampta sporda stepte.." aynen bu durum. sabahları 10 dakika yol yürüyorum, kendimi spor yapmış sayıyorum. iş çıkışı plazaya watsons'a makyaj temizleme jeli almaya gidiyorum, "çok gezdim nan yoruldum" diyorum. sanırım kronik tembelim, dna kodlarımda arıza var, kodum bozuk.
herşeye rağmen de hayatı çok sevdiğim gerçeği var. bu kadar üşengeçliğe, can sıkıcılığa rağmen hayatı nasıl sevebiliyorum, anlamıyorum. sanki bilgisayar oyunu gibi geliyor, kendi kendime puan topluyorum. bir de sevgili super mario gibi level atladığımda öpecek bir prensim olsa, tam süper olacak. galiba hayat yalnızken çok sıkıcı azizim. ondan bu dertlenmelerim. düşünsene, romantik bir şarkı çıktığında radyoda düşünebileceğim hiçbir şeye sahip değilim. hiçbir duygu yok, hissedecek insan yok. abi, sanırım aşık olmak istiyorum, bilemedim. mavi-yeşil napıyo nan diye sorma, terkettim, haberi yok. uğraşamayacağım, gerçekten "acaba hoşlanıyor mu, acaba görecek miyim, gelip konuşacak mı?" diye düşünmek benlik değil, kaldıramıyorum. sıkıntı gelecek diye korkuyorum demiştim ya, gelenler geldi yani, sıkıldım artık.
buralarda iki entry bir yazı okuduktan sonra, beni sevmeyen çok insan çıktı. varsın sevmesinler, kimse kimseyi sevmek zorunda değil. takmıyorum, sıkılırım dedim ya, sıkılıyorum uzayıp giden it dalaşlarından. gündemim sürekli değişmek zorunda, gündemde sürekli kalmak istiyorsa bana büyük keyif vermek ve kendisini çok sevdirmek zorunda. şimdi, dağılabilirler sevmiyorum yeaa diyip, beni gözlerinde fazla büyüten insanlar. ham madde bu abi, bu saatten sonra kimse değiştiremez ve ben kendimi kimseye sevdirmeye çalışmam. saçmalık, hiçbir sosyal bağımın olmadığı insanların bu kadar çok gözlerinde büyümüş olmam tam manasıyla saçmalık. gidenler gider, kalan sağlar canımdır, yavru ceylanımdır, yekparemdir ve her zaman söylerim, sevgiyle kucaklarım kendilerini, öperim.
öte yandan hayat çok tatsızlaştı. ben de tatsızlaşmadan aldığım güçle tuzsuzlaştım. öyle dumur diyaloglara giriyorum ki insanlarla, kendilerini sorguluyorlar artık sanırım "biz bu kızla ne zaman ve hangi büyük boşlukta böylesine yakın olduk, manyak la bu" diyorlar. hissediyorum. ama olsun, bir yerde renk geldi yaşamlarımıza kısa süreli, değil mi?
aklındakini söylemek mevzusuna gelince, abi oturup ta dur nan şuna ne laf soksam diye düşünmüyorum. biri geliyor, gerek günlük hayatta gerekse buralarda, soru soruyor yahut yorum yapıyor, aklıma ilk geleni söylüyorum, "eneee bu bize hep atar yapıyor" oluyor. tarzım bu, herkese karşı tavrım bu. politik olamıyorum işte, tez canlıyım ve aklımdaki dilimde. öyle oturup ta kimselere laflar hazırladığım yok, tabiatım böyle. hay tabiatı batasıca dediğinizi duyar gibiyim, demeyin nan, üzülürüm. cidden bak.
fransayı boykot ediyormuşuz. edelim hafızlar. ama geçen gün ruj almak için uğradığım kağan parfümerinin kasasında en fransızından ithal parfümü (chanel chance) alıp, kasada ödeme sırası beklerken "fransaya yapılan boykotu destekliyorum pınar" diyen kız ve "ben de sibel" diyen pınar, abi siz daha çok fransayı destekliyor gibisiniz. yani boykottan kastımız, memleketteki bütün fransız ürünlerini tez elden tüketip, bir daha memlekete fransız malı sokmamak değil. bilin de. ha ben yerli parfüm kullanamam, illa ki yüzlerce lira vereceğim 50 ml. parfüme diyorsan "burberry" var bebişim, ingiliz. bir süre ona takılmaya ne dersin? ha yok ben chanelden vazgeçmem dersen, bari ulu orta "boykotu destekliyorum yeaa" deme, moda bu diye konuşma. batıyorsun.
eveeett gelelim sevgili evren sana. bu ara pek gider yapmadım diye seninlen barıştım sanma. bak ne dedim geçen gün, şehreküstü meydanındaki güvercin ordusu başka yere taşınsın dedim, değil mi? neden yine yardım etmedin bana, neden onlar orada? hani göç ediyorlardı? tabi ben sabahları korka korka yürürken orada, sen de gülüp nanik yapıyorsun değil mi? madem herkes birşeyleri boykot ediyor, ben de seni ediyorum evren. daha da konuşmam senlen, bilesin. eh, bu kadar zırvaladım yine, neler saçmaladım bilmiyorum, yazının ilk başını unuttum bile. kendi yazdığını unutan insan stayla, herkese iyi pazarlar dilerim, benden büyüklerin ellerinden öperim, aynı yaşta olduklarıma ve küçüklerime de kocaman sıkı sıkı sarılırım, herkesi öperekten hoşçakalın yekpareler.. :)

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı