twitter üzerinden tanıdığım ve çok değer verdiğim, çok sevdiğim bi dostuma çok ayıp ettim. uzun zamandır telefonlaşmıyorduk, aynı şehirde yaşamıyoruz zaten, o telefonunu çaldırdı numaramı kaybetmiş, ben de işe güce hayat derdine dalıp aramayı ihmal ettim. sonra bigün mesaj atmıştı feysten küstük mü biz diye, tabi ki küsmemiştik ona da dedim ariycam ben seni sonra, sonra da yine işe güce daldım aramadım. nereden baksan 2 ya da 3 ay önce ariycam demiştim ama işte bazen fırsat olmayınca olmuyor. özel mevzular, işle ilgili mevzular derken kuzumu çok ihmal ettim farkındayım.
sonra işte dün twitter'dan bi mesaj atmış, mesajda bi video linki var, gökhan özen'in aramazsan arama diye bi şarkısı vardı ya onu yollamış, üzüldüm sonra. gerçekten şu sosyal medya üzerinde tanıdığım pek çok insanın yanında dünya kıymetlisidir o. hani yeri başka olan insanlardan biridir. inanılmaz severim. bugün de mesaj atmış, "sen molanda beni bi arama bak ben napıyorum" diye, aradım, çok özlemişim. kendisinden bu yazıda özür dilerim, ihmal ettiğim için affetsin, bi daha yapmam. kalp.hazır konusu açılmışken sosyal medya üzerinden kurulan arkadaşlıklara değinmek istiyorum. aslında etrafımda gerek twitter, gerek de facebook için "amaan sanal ortam neticede, insanlar hep sahte" düşüncesi taşıyan çok insan var ve bu görüşlerine zerrece katılmıyorum. evet pek çoğumuz gerçek adımız yerine nick kullanıyoruz, belki sosyal ağlardaki hesaplarımızdan günlük hayatımıza dahil olan çok az insan haberdar ancak bizler gerçeğiz. blogger'da, twitter'da, facebook'ta ya da başka sosyal paylaşım ağlarında yazdığımız yazılar tamamen bizim düşüncelerimiz. hani gözle görülür, elle tutulur derecede gerçekler. çoğu zaman hissettiklerimizi, düşündüklerimizi günlük hayatta tanıdığımız her insanla paylaşamıyoruz ama burada öyle değil, yazıyoruz ve yazdığımız metine denk gelen herkes okuyor. kafamızın içinden geçenlerden haberdar oluyor. en güzeli de, iş hayatında ya da sosyal hayatta takındığımız pek çok politik tavrı burda sergilemiyoruz. yani en azından kendim için söyleyebilirim ki, canımın sıkıntısından tut da, tepemin tasının attığı en ufacık şeylere kadar herşeyi yazıyorum buraya. yazdıkça rahatlıyorum, başkalarının yazdıklarını okudukça da mutlu oluyorum.
bir de kurulan arkadaşlıklar var. bazen molalarda ya da arkadaşlarımla dışardayken facebook'u, maillerimi ya da twitter'ı kontrol etme ihtiyacı hissediyorum. mesela bi defasında, arkadaşımla dışardayken facebook'a baktım ve gelen bi mesajı yanıtlamak için iki dakika müsade istedim. kız sordu haliyle kim diye, dedim bayx, aa nerden tanıyosun falan dedi, blogger kullanan bi arkadaşım dedim istanbulda yaşıyo kendisi, garipsedi bu. söylediği aynen şuydu "ya hiç tanımadığın, belki hiç nasıl biri olduğunu görmediğin biriyle nasıl arkadaş olabilirsin, anlamadım" ona göre arkadaş olabilmek için aynı şehirde yaşamak, aynı insanları tanımak, beraber sosyal ortamlarda bulunmak gerekirdi. aslında öyle değil işte. bazen bi konuyu yanıbaşında olan arkadaşına anlatmazsın da, buradan tanıdığın bir arkadaşına anlatırsın. onun seni anlayabileceğini, belki fikir vererek yardımcı olabileceğini düşünürsün. ya da canın öyle ister neyse ne işte. bu ortamı bilmeyen insanların sosyal medyada muhatap olduğumuz kişileri de "sanal" görmesi çok mantıksız geliyor bana. halbuki konuştuğun kanlı canlı insan, verdiği olumlu ya da olumsuz tepki tamamen kendi kişiliğini yansıtıyor. ne yani pek çoğumuz aynı şehirde yaşamıyor olduğumuz için mi arkadaşlıklarımız sanal oluyor. hadi canım sen de.
en komiği de dizi karakterlerini gerçekmişçesine takip eden insanların bize sanalsınız demesi. çok ilginç. hoş kim ne derse desin o arkadaşlıklar, dostluklar bozulmaz o ayrı. buralardan tanıdığım ve iyi ki tanıdım dediğim insanlar var ve ben onları çok seviyorum. aynı şehirde yaşayıp yaşamadığımız da hiç önemli değil, önemli olan paylaştığımız güzellikler bence.
0 kişi olaya son noktayı koymuş:
Yorum Gönder