11 Mart 2012 Pazar

hayat işte böyle olsa ya

o kadar çok canım sıkıldı ki, oturup satılık ev ilanlarına bakmaya başladım. sanki alacak param varmış gibi bi de kriter belirtiyorum siteye. yok şu semtte olsun ordan işe gitmek daha kolay ulaşımı güzel, 3 odası olsun mutlaka, mutfağı büyük olsun blablabla. parke renklerine bile bakıyorum, sanki alıcıyım da sonradan değiştirmekle uğraşmayalım der gibi. keşke bi ev alıcak kadar param olsa. ancak şu an elimde olan ve ay sonuna kadar sigara-abur cubur-saçmasapan şeylere harcamam gereken para, kredi çekmiş olsam bi taksidini ödemeye yetmez. halbuki bi evim olsa çalışmazdım bile. verirdim kiraya oohh miss. hatta belki bi süre daha çalışır, birinci evden gelen kira parasını biriktirirdim ikinciyi alırdım. sonra ikinci evi de kiraya verince işi bırakırdım. sonra evlerden birinin kirasını harcar, diğerininkini yine biriktirirdim bi ev daha alırdım. böyle anlatınca negzel, sanki oyuncakçıdan barbie evi alıyorum yeğenime di mi? ama işte eğer o birinci evi alabilecek param olsaydı tüm bu planlarımı gerçekleştirme ümidim de olurdu. işte bütün mesele de bu.
kolaycı bi insan değilim ancak bazı şeylerin kolayca oluvermesini istiyorum. mesela canım kahve istediğinde gidip kahvemi ben yapmayayım. ben düşününce böyle kahve olsa negzel olurdu diye, kahve fincanı hoopp yanımda bitiversin. kendiliğinden gelsin. ben bunun için enerji harcamayayım. ya tamam en azından ben aklımdan geçirince su kaynasın bari, gidip fincana iki kaşık kahve atıp suyu üzerine dökebilirim. ama suyun kaynama süresini beklemek bence çok saçma. fincanı da yıkaybilirim. sanırım bütün sıkıntım su kaynarken beklemek, o zamanın boşa harcandığına inanıyorum galiba.
sonra sigaram bitince, olmadık bi zamanda sigarasız kalınca bakkalı arayıp, sırf adamlara ayıp olmasın diye "bi tane su en büyük boylardan, bi paket de sigara abiğğ" demek zorunda kalmayayım. tut ki haftada üç gün aniden sigaram bitti. ne olacak o kadar su? yani 20 litre olsa en büyük boy, 60 litre su eder bu haftada. napıcaz yani evde baraj mı kurucaz sonra. bakkal abi de artık anlasın benim su ve sigarayı aynı anda söylediğimde sadece sigara istediğimi. bi de bakkalına gidip sigara istediğimde bana o 14 numaralı "sigara içiyosun haağ, babanın bundan haberi var mı peki?" bakışını atmasın. hayır yani yıllardır durumu kabullenemedi adam, sanki uyuşturucu kullanıyormuşum gibi muamele etmenin manası yok bence.
bi de otobüs beklemeye gıcık oluyorum. hayır yani ne var sanki biz durağa gider gitmez o otobüs gelse, hiç geç kalmasa, kimse otobüs yüzünden gideceği yere gecikmese, insanlar şoföre trip atmasa, herkes mutlu olsa, hayat bayram olsa.. hatta otobüsteki herkes kol kola girip "hayat bayram olsa"yı söylesek neşe içinde, otobüs şoförü sürekli gülümsese. yani otobüs geç kalmasa, bölge kontrol amirlerini arayıp "şu plaka 15 dakika geç kaldı. hıh." diyerekten şikayet etmeyecek kimse, amir de o şoföre bir tur cezası yazmayacak. hiç ceza nedir bilmeyen şoför de, yolcuların duyabileceği yüksek bi sesle "hangi gavat şikayet ettiyse yine yedik cezayı. amk gel de kendin kullan, gör trafiği. sen yarım saatte ordan oraya git ben etek giyerim yarın bütün gün" diye söylenmez. sonra şikayeti eden esnaf isa abi de şoförle kavga etmez, sabah sabah gereksiz aksiyon yaşamaz diğer yolcular da, bence. çünkü isa abi sinirlendi mi kolay kolay sakinleşmiyor. bi de her sabah esnafız, muhabbet ederiz diye yanıma oturduğundan isa abiyi tutup sakinleştirmesi bana kalıyor. tabi benim ufak bünyem dev gibi isa abiyi kontrol edemiyor. isa abi sınırlarını aşıp, bendini çiğneyip taşıyor. olaylar kontrol altına alınamıyor.

ps: isa abi bişey sorucam, sabah sabah muhabbet etmek te ne allasen? uyuyorum yahu ben orda görmüyo musun? halen daha gece gördüğüm rüyanın etkisinde oluyorum ve müsadenle müzik dinleyerek ayılmak istiyorum. inan sabah sabah işlerin ne kadar durgun olduğuyla ilgilenmek istemiyorum. bu çene nerden geliyor bi ara açıkla bana n'olur. kıps.

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı