24 Temmuz 2011 Pazar

hayatımdan birkeç nefret

tam olarak kaçıncı vazgeçişim bilmiyorum. hayallerimin peşinden koşmayı beceremedim bir türlü, ufacık bir engelde çok ta mühim değil deyip kendi kendimi yarı yolda bırakmışlığım çoktur. kendimi yormayı, üzmeyi sevmiyorum. kaderciyim sanırım, ben elimden geleni yaparım olursa olur, kısmet bu işler deyip geçerim. geçen akşam gecenin bir yarısı oturmuş bacaklarımdaki batık tüyleri bırgalarken eski insanlar geldi aklıma. hayır hayır, ben nerede o eski insanlar diyenlerden değilim. çünkü, benim hatırladığım eski insanlar, eskide kalmayı haketmiş büyük can yakıcılar.
oradan yola çıkarak düşündüm o günlerden bu günlere herşeyi. kendime verdiğim sözleri, anneme verdiğim sözleri falan düşündüm. farkettim ki, kendime verdiğim sözleri tutmak için çok stres yapmamışım da, anneme verdiğim sözlerin hepsini tutmuşum. annem her zaman, ekonomik açıdan özgür bir insan olmamı ister, öyleyim. bazen çalışmak çok zor gelse de yine de çalışıyorum. biliyorum, kendimden çok annem istiyor diye. en önemlisi de, annem asla erken evlenme der, şu sıralar evlenmek gibi bir niyetim hiç yok zaten. sanırım, annemin erken evlenme telkinleri çok işe yaradı, ben bir düğün bir gelinlik hayali kuramıyorum bile. bir dergide yan yana sayfalarda bir gelinlik bir de abiye kıyafet fotoğrafı olsa, bütün arkadaşlarım gelinliğe hayran hayran bakarken, ben abiyenin modelini inceliyorum, istisnasız.
annemin erken evliliğe karşı olmasının sebebi, kendisinin çok küçük yaşta evlenmiş olması. aynı zamanda, süper fenalıkta bir kayınvalide düşünün, buna ek olarak verilmiş promosyon iki de görümce. ben halalarımdan örümcek olarak bahsederim yıllardır. onlar da sevmediğim eski iki insan, hala hayatta olsalar bile. herhalde söylememe gerek yok, babaannemden de pek hoşlanmıyorum. gerçi o vefat etti ben ilk okuldayken daha. sanırım bi 10 yıl olmuştur öleli. cenazesinde çok ağlamıştım ama, neden bilmiyorum. insan sevmediği biri ölünce ağlamamalı oysa. sanırım yaşım küçük olduğu içindi ve cenze evlerinde mutlaka ağlanır diye düşündüğümdendi. neyse, ölmüş insanın arkasından fazla konuştum.
dedemi severdim, hala da severim. o da öldü ben liseye giderken. dedem babaanneme göre daha merhametli bir adamdı, onun torunu olmak gurur verdi bana her zaman. küçükken, ailemin yaşadıklarından fazla etkilendim sanırım. çocukluğumu falan çok iyi hatırlıyorum. annem, küçük halam ve babaannem yüzünden yüz felci geçirmişti, ilkokul ikinci sınıftaydım sanırım. ben o günü hiç unutmuyorum mesela, hala ikisinden de nefret ediyorum. babaannem öldü dediğim gibi, halam hayatta ama yıllardır yüzünü görmedim. ne halde olduğuyla da ilgilenmiyorum. büyük halamsa, aynı mahallede oturduğumuz halde evine yine senelerdir hiç uğramadığım bir insan. bayramlar da dahil olmak üzere. bazen bayramın birinci gecesi ya da kandillerde o bizi arar, kutlama için, annem soğuk konuşur telefonda, babamla ben hiç konuşmayız. kardeşim de büyüktür deyip gider bayramdan bayrama evine. kardeşim çok affedici bir insan. kendi utansın der her zaman. ben hiç öyle değilimdir. ne affetmesini bilirim, ne unutmayı ne de kendi utansın demeyi. kendim utandırmayı tercih ederim.
büyük halamın kızı iki yıl önce beyninden ameliyat olmuştu. hastaneye ziyaretine gittim, her gün iki üç kez kayınvalidesi, görümcesi ve eltisiyle telefonda konuşup durumunu öğrendim. sonra birkaç kez daha görmeye gittim hastaneye. halamla karşılaştık, tek kelime konuşmadım. ablamın kayınvalidesiyle konuşup ondan öğreniyordum durumu, sonra odada ablamı görüyordum, ihtiyaç olan birşey var mı diye eltisine soruyordum ama halamın yüzüne bakmıyordum. sanırım anlamıştır ondan da ne kadar çok nefret ettiğimi. affedemiyorum hiçbirini.
amcamdan da bahsedeyim hazır aileden konuyu açmışken. amcam biraz uyanıkçanadır ama, tam manasıyla çakal değil. kötü gün dostudur, babam kalp ameliyatı olduğunda, amcam hep yanımızdaydı sağolsun. bazen kurnazlık yapmaya çalışır ama, onda da eli ayağına karışır. severim amcamı, iyidir özünde.
yaşanılanların, bildiklerimin hepsini en ufacık detayına kadar anlatsam eğer, ya da iki halama karşı duyduğum nefreti kelime kelime döksem buraya zannedersiniz ki birazdan gidip ikisini de doğrayacağım. ama yok, çok sakinim artık. sadece biri onlarla ilgili konu açtığında yüzlerine şeytan işesin deyip geçiyorum. ama yaşananlar saniye saniye gözümün önünde. bazen geceleri veya gündüzleri kapatıyorum gözlerimi filmi başa sarıp izliyorum. o anda, yoğun, ağda kıvamında bir nefret doluyor bedenime. gözlerimi açıp, yaptıklarının bedelini ödesinler diyorum. başka türlüsü mümkün değil inanın. artık onlarla karşılaşma ihtimalimin olduğu her yerden uzak duruyorum. görmemek çok daha iyisi.
bir de şimdiki halime bakıyorum. 23 yaşındayım ve bazı insanların, insan görünümünde birer ifrit olduğunu biliyorum. kimseye güvenemiyorum, kendi işimi kendim hallediyorum. en önemlisi de gerçekten merhamet edilmesi gereken insanı gözünden anlıyorum. hiçbir duygu sömürüsüne kanmıyorum, olabilecek herşeye hazırım. sanırım, sinirlerim iflas edip ruh hastası olacağıma çelik gibi sinirlere sahibim. bundan daha kötüsünü göstermediğin için teşekkürler Allah'ım.

0 kişi olaya son noktayı koymuş:

 
↑Yukarı