
sonrası, acaba dışarı mı çıksam, duşa mı girsem, televizyon mu izlesem, nete mi girsem ne yapsam acaba da can sıkıntım geçse diye saatlerce oturduğum kanepeden kalkmadan düşünüp duruyorum. zannedersin ki evrenin sırrını çözücem. öyle saatlerce oturup, üstelik kanalı bile değiştirmeden televizyona boş gözlerle bakarak "acaba ne yapsam" diyorum. bi bakıyorum ki saat en azından üç oluvermiş bile. ee geriye kalan zamanda ne yapıcam ki sanki, tekrar oturup zaman ne hızlı geçmiş yaa diye küfrediyorum.
akşam saatlerine yaklaştıkça daha bir geriliyorum, yarını pazartesi çünkü. bu arada en azından insanlık için küçük, kendim için aşşırı büyük bir adım atıp bilgisayarımı açmış, bi kahve içmiş oluyorum. ama bu ikisi gelmekte olan pazartesinin acısını dindirmeye yetmiyor. ciddi ciddi acı çekiyorum. biraz rahatlayayım bari diyerek duşa giriyorum ve bakıyorum ki PAZAR günü bitmiş tükenmiş. hani başka insanlar bu konuda ne düşünüyor bilmiyorum ama, pazartesinin içinde nasıl sanki bir ay gizliyse, hani zaman o denli yavaş geçiyorsa, PAZAR günleri de bir o kadar hızlı geçiyor. sanırım zamanın geçme hızında bi bozukluk var.
ps: bu yazıdaki bütün PAZAR'ların büyük yazılmasının tek sebebi, kendisine duyduğum öfkeyle karışık sevginin göstergesi. herkese iyi pazarlar.
0 kişi olaya son noktayı koymuş:
Yorum Gönder