28 Ekim 2013 Pazartesi

medeni durum: kadrolu single

selam. uzun zamandır dizüstü edebiyat'tan kitap okumamıştım. en sonunda Canan Saka'nın (agda_bandi) kitabını aldım. yalnız kızların 41 kuralı'nı yani. şöyle söyleyebilirim, kitabı okuduktan sonra "aha şu hususlara dikkat edersem yalnızlık durumu sona erer" demedim ama YALNIZLIĞIMI SEVDİM arkadaşlar. neden mi? ilişkiler zor, ilişkiler kafa karıştırıcı, ilişkiler yıpratıcı. peki nasıl olcak dersen, bilmiyorum kanka. valla bilmiyorum. yani sanırım ben hem istiyorum seksen yüz yıl kadar daha böyle kafam rahat, ilişki durumum dümdüz SİNGLE olsun, hem istiyorum vakitlice bi ara evleneyim de bi de çocuğum olsun. ha nasıl olcak, hiçbir fikrim yok.
yalnız kitapta bi bölüm var ki aha dedim işte hislerime tercüman. bilmem kaçıncı kuraldı hatırlamıyorum, hangi bölüm olduğunu unuttum ama tam da dediğim gibi "BENİM MEDENİ HALİMİN DERDİ SİZİ Mİ GERDİ?" temalı bi bölümdü resmen. hani böyle siz yalnız mutlusunuzdur da, etrafınızdaki herkes ananız babanız da dahil yalnız olmanızdan memnun değildir ya, onu anlatıyodu işte Canan. hatta dur üşenmedim baktım kitaba, 40. bölümmüş "YALNIZ KIZLAR". yani şimdi Canan görse bu yazıyı belki de "amk koca kitaptan anlaya anlaya bu bölümü mü anladın" diycek ama napabilirim arkadaşlar. ben düzenli olarak SİNGLE'ım zaten. bıraksın da normal olarak benim yalnızlığımın üzerine toz kondurmayayım azıcık.
en son kuzenim takmıştı yalnızlığıma. "bul artık birini bak yoksa tufanla evlendircem sizi" diye de tehdit etmişti. tufan burda esas kahraman değil, beyaz atlı prens hiç değil. teoride de pratikte de bildiğin böyle düpedüz bi öküz Türk erkeği olur kendisi. ne alakaysa, hep beni onla tehdit ediyor kuzenim de. NAPAYIM AMK BEN TUFANI diyorum ama ısrarcı. amaan, mesele aslında yalnızlığımla ilgili milletin dertle şişen içi. ya siz anlamıyonuz ama ben belki mutluyum böyle? öyle bi kurgulanmışız ki, doğup, büyüyüp, evlenip üremek zorundaymışız gibi bi izlenim var. ya çok pardon ama, sen kafakağıdımda yazan yaşa aldanma bence. benim ruhum çocuk daha. ya ben hala daha bir buçuk yaşındaki yeğenimle oynarken bildiğin altı yedi yaşıma geri dönebiliyorum. canım sıkılınca ergenler gibi yatağa kendimi atıp pöyküre pöyküre ağlıyorum. ya oturup çizgifilm izlerken heycanlanıyorum. pardon ama, ne evlenmesi amk? bence ciddi bi ilişki bile benim için fazla ciddi ki sıkılıyorum. biri benle fazla ilgilenince de sıkılıyorum, ilgilenmeyince de sıkılıyorum. belki de ilişki insanı değilimdir.
en komiği de, insanların en mahremine kadar burnunu sokan konu komşu tayfası. ya sizin hiç işiniz gücünüz yok mu allaşkına. her karşılaştığımızda "evlenmeyi düşünmüyo musun daha?" demenin mantığı var mı? "düşünüyorum, hatta krediye başvurdum, banka kredi verince kendime üç kilo koca alıcam" desem annem bi yanda, hiç cevap vermesem kendime kıyamam İÇİMDE KALIYOR ÇÜNKÜ. allaaşkına işinize gücünüze bakın olm. ne bileyim git bi ev temizle, yemek pişir, ütü yap ama insanların hayatlarıyla alakalı yorma o güzel beynini bebişim ya. yazık yepisyeni beyini yıpratma boş işler için. zaten bu yaşa kadar kullanmamışsın bile, niye yıpratıyosun şimdi canım mekanizmayı.
sonuç olarak, yalnızsanız ve yalnızlıktan mutluysanız boşverin amk milletin keyfi için huzurunuzu bozmaya değmez bile. baktın kafana göre ilişki atla direkt. ama baktın oluru bile yok, sırf yalnız kalmamak adına değer mi lan onca kahıra? bence değmez. ha bu arada, kitabı okuyun. kitap çıkalı ne kadar zaman oldu ama ancak okuyabildim tebrikler bana. çok samimi, çok eğlenceli bi kitap yazmış ki, sayesinde sabah uyandığımda "BEN SİNGLE MUTLUYUM OLM" diye kalktım yataktan. neyse işte, öpüyom herkesi <3

20 Ekim 2013 Pazar

nabıyonuz?

nabıyonuz? yazmayalı nerdeyse yıl olcaktı, insan yazı yazmayı da özlüyor canım. blogger'da okumalık çok fazla blog kalmayınca darlandım, uzaklaştım. açıkçası, eskiden çok eğlenceli bi oluşumdu. insanlar AMAN BENİM BLOGUM YÜZBİNLERCE KEZ TIKLANSIN derdinde değildi sanki ve yazılanlar samimiyetle okunuyordu, söylenecek birşeyler varsa yorum yapılıyordu. şimdi, blog yazarları grubuna baktığımda bile sadece makyaj bloglarının post gönderilerini görüyorum ve açıkçası midem bulandı bundan. bilen de yazıyor, bilmeyen de. abi ben anlamıyorum, madem makyajı, kozmetiği, cilt bakımını bir blogger'dan öğrenmeye hevesli bu insanlar niye o kadar güzellik ve cilt bakım uzmanı var. millet kafayı yemiş ya. yazılanlara bir bakıyorum, işe yarar tek bir bilgi yok. ürünün arkasındaki etikette ne varsa yazmış abla, hoop makyaj blogger'ı oluvermiş. Türkiye'de bişeylerin uzmanı olmak çok basit.
hayatıma gelince, yakın olduğum birkaç kişi bilir, çalıştığım mağaza değişti kısa bir süreliğine. bu mağazanın müdürü doğum iznine çıkınca hoop beni gönderdiler joker olarak. ilk başta millet çocuk sevicek diye ben düzenimden oluyorum diyerek ağlandıysam da, bilirsiniz paranın yüzü tatlıdır, kolayca alıştım sonradan bu mağazaya. en güzeli de, tek başıma çalışıyorum. tamam zorlukları var elbette ama, kafam çok temiz böyle. mis gibi.
aşk hayatım her zamanki gibi ölü arkadaşlar. zaten erhan abi çok iyi bi tespit yaptı geçen gün. "hep burdasın, ne ara birilerini tanıycaksın da aşık olucaksın" diyerek olaya son noktayı koydu bence. adam haklı. hani kalbimde yaprak dahi kımıldamadığı için bir iki satırla gönül işlerini özetliyorum bebeyimler.
geçen şubatta nagiş'te kolon kanseri çıkmıştı. testler, tahliller, ameliyat, kemoterapi derken teyzemlerle birlikte kocaman bi aile olduk. şimdi yine hastanede gerçi. en son ameliyatta ölümden döndü. iyileşsin diye dua edin, çünkü iki çocukları var. boş zamanlarımın çoğunu bizim fındıklarla geçirsem de yine de anne ilgisi gibi olmuyo arkadaşlar. nagiş'in sırf bu yüzden bile hayata daha sıkı tutunması lazım.
bişey sorucam, canımız sıkıldığı zaman napıyoduk? sabahtan beri bütün online alışveriş sitelerini gezdim, kendime bir kere kullandıktan sonra bir daha hiç kullanmayacağım derecede gereksiz bişeyler almamak için Beril'e (yeğenim) bişeyler aldım, d&r'dan kargoyu bedavaya getirmek için bir kitap yerine üç kitap aldım şimdi napıcam bilmiyorum. aslında bi evden çıksaydım iyiydi de, miskinlik yapmaktan dışarı çıkamadım. saat de şu an tam olarak "bu saatten sonra nereye gitçem ya, oturayım en iyisi" saati. hayır, otururken de beni oyalayabilecek bişeyler yapsam çok iyi. daraldım. ha bi de, çArşı'nın kitabı çıkıcaktı "çArşı geliyooor!" adında, çıktı mı? bilen var mı? d&r'da bulamadım bugün. sabırla bekliyorum. malum, son gezi olaylarından sonra çArşı grubu inanılmaz bi sempati oluşturdu. bunca yıllık galatasaraylıyım, utanmasam çArşı için beşiktaşlı olucam o derecede.
her neyse, lafı uzatıp fazla kafa ütülemeden herkesi öpüp kaçıyorum. kısa zamanda görüşürüz.
 
↑Yukarı