25 Ağustos 2013 Pazar

insan kendi kaderini kendisi yaratır gibisinden bişeyler söylemişti. cümleyi tam olarak hatırlayamıyorum, bu aralar hafızam berbat, ama manası tam olarak böyleydi. kendi kaderimi yaratmak için geç mi kaldım endişesi uyandırdı en başta. ama hayır, yaşadığın her an, ağzından çıkacak herhangi bir cümleyle bile bir anda kendi kaderini değiştirebiliyormuşsun. yakın zamanda tecrübeyle sabitlediğim şeyin aslında tam olarak bu anlama geldiğini anlamam biraz geç oldu, ama anladım.
bu aralar her sohbet sonrası kendime sorular sormaya başladım. ya bişey sorucam, kendini kaç yaşında hissediyorsun. kafakağıdında yazan yaş mı? daha mı yaşlı ya da daha mı genç? yoksa hala çocuğum ben ya mı diyorsun, bedeninin eşşek kadar olmuşluğuna bakmadan. kendimi çocuk gibi hissediyorum. öyle bir neşe, öyle bir mutluluk işte. uzun zamandır ilk defa mutlulukçuluk oynamadan mutlu olduğumu hissediyorum. kim bilir, belki bir anda başka bir sele kapılarak hayatımın akışını, yakın gelecekle ilgili planlarımı değiştirmeme borçluyum bunu. belki ciddi anlamda kaderimi değiştirdim, aradan zaman geçince daha iyi anlayacağım bunu. yaşadıklarımdan ders almalıyım, sen de ders almalısın.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

uzak

uzaklaşma isteği duyuyosun. kaçıyosun.

arkama bakmadan, kimi ne halde bıraktığımı düşünmeden kaçtım. kendime sığındım be en nihayetinde. çok uzakta değilim aslında. belki yıllardır ihmal ettiğim, göz ucuyla baktığım, ne hissettiğini sormadığım, mutlu mu onu bile bilmediğim kendime sığındım. insan, önce kendisiyle halletmeli bütün meseleleri. içine sinmiyorsa, ömür boyu içine sinmeyecek bi hayatı yaşamaya niye mahkum ediyosun kendini? ya bi düşünsene, içime sinmedi diyerek, bok püsür bahanelerle kaç insan evladı kaçtı senden? kaç gece ağladın, ağladığını zerrece sallamayan insanlar uğruna. bi adam uğruna kaç dostuna sırt çevirdin? en sonunda ne güzel yapayalnız kalmadın mı? korkmadın mı kendinden? bi delilik yapasın geldiğinde ayağına bağ olan insanlar olmadı mı? bi kere de sen kaç? kovalanmayı beklemeden kaç, nolucak?
o kadar yorulmuşum, o kadar uzak durmuşum ki kendimden, bazen hangi söylediğimin doğru olduğunu ben de bilmiyorum. kendime karşı samimiyetimi kaybettim be. bundan daha kötü ne olabilir hayatta? net bi fikri olan var mı? niye bu ciğerine tükürdüğümün insanları şekil vermiş ki hayatıma. biri bi kural koymuş, uymuşum. biri bi sınır çizmiş, beklemişim tam sınırda, gel der mi diye. demiyolar anasını satayım. gülerken herkes yanında olur, ama oturup ağladığında köpek gibi yalnız olursun. en güzeli. gerçekten önemi yok.
uzaklaştım bu yüzden. hatta uzaklaşmakla da kalmadım, bana ait olduğunu düşündüğüm o hikayeyi kalıcı olarak sildim. içime sinmemiş işte ne var? demek ki ondan kopup başka birine ilgi duyabilirmişim. hatta o başka birine de siktiri çekip tamamen arındırabilirmişim kalbimi yüklerinden. aşk var mı? aşk diye bişey yok dostum. eskidenmiş o aşk dediğin senin. insanlar birbirini bu kadar kolay bulup kolay kaybetmezkenmiş. yalan söylerken yüzümüzün pancar gibi kızardığı günlerdeymiş. nerden baksan dinozorların nesli tükendikten sonra falanmış gerçek aşklar da işte. sonra onların da nesli tükenmiş.
ne istediğimi gerçekten bilmiyorum. zaten ne istediğim bile umrumda değil.
al bu da gecenin şarkısı olsun
sezen söylesin
 
↑Yukarı