31 Temmuz 2011 Pazar

günah mıdır?

herkesin cehennemin dibine kadar yolu var, gitsinler bir daha da hiç gelmesinler mümkünse. öyle gerginim, sinirlerim o derecede bozuk ki, sanırım hayatımdaki insanları 78 parçaya ayırsam geçmeyecek içimdeki öfke. regl dönemi ile ilgili yaşadığım bunca saçmasapan sıkıntının üstüne, ufak ama bir insanı çılgına çevirmeye yetecek kadar olaylar dizisi olunca böyle hissediyor insan. uyanmak istemiyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum, evden dışarı çıkmak istemiyorum, kısacası şu aralar yaşayasım yok. bir süre mola verip sonra kaldığım yerden devam etmek istiyorum. mesela şu an "bu sadakat asaleti bir anamda gördüm bir de sende" diyerek şarkı söyleyen rafet el romana ay senin ananı diye küfür patlatıyorum.
evet, aksilik mıknatısıyım. çıkma olasılığı %2 olan aksilikler hep beni bulur, şu sıralar da tam formunda bu durum. herkesin defolup gitmesini istiyorum hayatımdan. yalnız kalıp, yalnız ölmeyi hakediyorum çünkü beni seven insanlar için bunları düşündüğüm için. artık hayatla ilgili planlar yapmaktan da vazgeçtim, biri olmak gibi bir derdim yok. olmasın da, hayat dediğiniz şey bok çukuru gibi en nihayetinde. yani benim için öyle. ne kadar işe yaramaz, annesi bunu doğurmamış ta sıçmış adeta diyebileceğiniz insan varsa dünyada, hepsi benim çevremde. gitsinler istiyorum, ben arıza çıkartmadan, kendimi de onları da yormadan defolup gitsinler.
bazen öyle şeyler düşünüyorum ki sinir anlarında, hani ufacık birşey daha olsa mesela, sinirlilik seviyem biraz daha yükselse kan çıkartacağım, elimden olmayacak kazalar çıkacak, toplu katliam yapacağım gibi hissediyorum. beni ne frenliyor bilmiyorum ama, büyük günahlara girmekten korkarım, sanırım günaha girmekten korkuyorum. peki, bunları aklımdan geçiriyor olmam da günah mı? mesela bir insanı türlü işkenceler yaparak öldürmeyi istemem o büyük sinir anlarında, günah mıdır? günahsa da Allah'ım, kendimi frenleyip eyleme geçmediğim için affeder misin beni.

24 Temmuz 2011 Pazar

hayatımdan birkeç nefret

tam olarak kaçıncı vazgeçişim bilmiyorum. hayallerimin peşinden koşmayı beceremedim bir türlü, ufacık bir engelde çok ta mühim değil deyip kendi kendimi yarı yolda bırakmışlığım çoktur. kendimi yormayı, üzmeyi sevmiyorum. kaderciyim sanırım, ben elimden geleni yaparım olursa olur, kısmet bu işler deyip geçerim. geçen akşam gecenin bir yarısı oturmuş bacaklarımdaki batık tüyleri bırgalarken eski insanlar geldi aklıma. hayır hayır, ben nerede o eski insanlar diyenlerden değilim. çünkü, benim hatırladığım eski insanlar, eskide kalmayı haketmiş büyük can yakıcılar.
oradan yola çıkarak düşündüm o günlerden bu günlere herşeyi. kendime verdiğim sözleri, anneme verdiğim sözleri falan düşündüm. farkettim ki, kendime verdiğim sözleri tutmak için çok stres yapmamışım da, anneme verdiğim sözlerin hepsini tutmuşum. annem her zaman, ekonomik açıdan özgür bir insan olmamı ister, öyleyim. bazen çalışmak çok zor gelse de yine de çalışıyorum. biliyorum, kendimden çok annem istiyor diye. en önemlisi de, annem asla erken evlenme der, şu sıralar evlenmek gibi bir niyetim hiç yok zaten. sanırım, annemin erken evlenme telkinleri çok işe yaradı, ben bir düğün bir gelinlik hayali kuramıyorum bile. bir dergide yan yana sayfalarda bir gelinlik bir de abiye kıyafet fotoğrafı olsa, bütün arkadaşlarım gelinliğe hayran hayran bakarken, ben abiyenin modelini inceliyorum, istisnasız.
annemin erken evliliğe karşı olmasının sebebi, kendisinin çok küçük yaşta evlenmiş olması. aynı zamanda, süper fenalıkta bir kayınvalide düşünün, buna ek olarak verilmiş promosyon iki de görümce. ben halalarımdan örümcek olarak bahsederim yıllardır. onlar da sevmediğim eski iki insan, hala hayatta olsalar bile. herhalde söylememe gerek yok, babaannemden de pek hoşlanmıyorum. gerçi o vefat etti ben ilk okuldayken daha. sanırım bi 10 yıl olmuştur öleli. cenazesinde çok ağlamıştım ama, neden bilmiyorum. insan sevmediği biri ölünce ağlamamalı oysa. sanırım yaşım küçük olduğu içindi ve cenze evlerinde mutlaka ağlanır diye düşündüğümdendi. neyse, ölmüş insanın arkasından fazla konuştum.
dedemi severdim, hala da severim. o da öldü ben liseye giderken. dedem babaanneme göre daha merhametli bir adamdı, onun torunu olmak gurur verdi bana her zaman. küçükken, ailemin yaşadıklarından fazla etkilendim sanırım. çocukluğumu falan çok iyi hatırlıyorum. annem, küçük halam ve babaannem yüzünden yüz felci geçirmişti, ilkokul ikinci sınıftaydım sanırım. ben o günü hiç unutmuyorum mesela, hala ikisinden de nefret ediyorum. babaannem öldü dediğim gibi, halam hayatta ama yıllardır yüzünü görmedim. ne halde olduğuyla da ilgilenmiyorum. büyük halamsa, aynı mahallede oturduğumuz halde evine yine senelerdir hiç uğramadığım bir insan. bayramlar da dahil olmak üzere. bazen bayramın birinci gecesi ya da kandillerde o bizi arar, kutlama için, annem soğuk konuşur telefonda, babamla ben hiç konuşmayız. kardeşim de büyüktür deyip gider bayramdan bayrama evine. kardeşim çok affedici bir insan. kendi utansın der her zaman. ben hiç öyle değilimdir. ne affetmesini bilirim, ne unutmayı ne de kendi utansın demeyi. kendim utandırmayı tercih ederim.
büyük halamın kızı iki yıl önce beyninden ameliyat olmuştu. hastaneye ziyaretine gittim, her gün iki üç kez kayınvalidesi, görümcesi ve eltisiyle telefonda konuşup durumunu öğrendim. sonra birkaç kez daha görmeye gittim hastaneye. halamla karşılaştık, tek kelime konuşmadım. ablamın kayınvalidesiyle konuşup ondan öğreniyordum durumu, sonra odada ablamı görüyordum, ihtiyaç olan birşey var mı diye eltisine soruyordum ama halamın yüzüne bakmıyordum. sanırım anlamıştır ondan da ne kadar çok nefret ettiğimi. affedemiyorum hiçbirini.
amcamdan da bahsedeyim hazır aileden konuyu açmışken. amcam biraz uyanıkçanadır ama, tam manasıyla çakal değil. kötü gün dostudur, babam kalp ameliyatı olduğunda, amcam hep yanımızdaydı sağolsun. bazen kurnazlık yapmaya çalışır ama, onda da eli ayağına karışır. severim amcamı, iyidir özünde.
yaşanılanların, bildiklerimin hepsini en ufacık detayına kadar anlatsam eğer, ya da iki halama karşı duyduğum nefreti kelime kelime döksem buraya zannedersiniz ki birazdan gidip ikisini de doğrayacağım. ama yok, çok sakinim artık. sadece biri onlarla ilgili konu açtığında yüzlerine şeytan işesin deyip geçiyorum. ama yaşananlar saniye saniye gözümün önünde. bazen geceleri veya gündüzleri kapatıyorum gözlerimi filmi başa sarıp izliyorum. o anda, yoğun, ağda kıvamında bir nefret doluyor bedenime. gözlerimi açıp, yaptıklarının bedelini ödesinler diyorum. başka türlüsü mümkün değil inanın. artık onlarla karşılaşma ihtimalimin olduğu her yerden uzak duruyorum. görmemek çok daha iyisi.
bir de şimdiki halime bakıyorum. 23 yaşındayım ve bazı insanların, insan görünümünde birer ifrit olduğunu biliyorum. kimseye güvenemiyorum, kendi işimi kendim hallediyorum. en önemlisi de gerçekten merhamet edilmesi gereken insanı gözünden anlıyorum. hiçbir duygu sömürüsüne kanmıyorum, olabilecek herşeye hazırım. sanırım, sinirlerim iflas edip ruh hastası olacağıma çelik gibi sinirlere sahibim. bundan daha kötüsünü göstermediğin için teşekkürler Allah'ım.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

intikam soğuk yenen bir yemektir

mal ve manyak mıknatısıyım arkadaşlar. neden mi? dünyada ne kadar mal varsa gelir beni bulur, ne kadar manyak varsa hepsi yakın çevremi oluşturur. bunlara alıştım artık ta, son zamanlarda kendime çektiğim yeni bir kitle farkettim; kişiliksiz ve kişilik eksikliği olan insanlar. uykudan yeni uyanmış gibi hissettim kendimi, inanın bir an afalladım farkedince hayatımda en değer verdiğim insanların bazılarında kişilik eksikliği olduğunu fark edince.
insanlardan her türlü şeyi görmeye alıştım, şaşırtmıyor artık yaptıkları şeyler beni. dedikodu yapıyor olmalarına şaşırmıyorum, inceden inceden alttan alttan kazan insanlar beni eğlendiriyor, çünkü pek çoğuna göre bu konularda usta sayılırım ancak insanların bu derecede dansöz olmaları beni bir hayli çıldırtıyor. en zor günlerinde yanında olduğum, sırlarını bildiğim bir insan, abi dediğim o adam hiçbir sebep olmadan döndü arkasını, hadi hayırlısı. aslında mesele var arada, o da oğluyla kanlı bıçaklı olmuş olmam. bana gelip oğlundan dert yanan o adam, şimdi hiçbir hatam olmadan konuşmuyor yahu benimle.
dese ki, bak wodkacım, oğlum seninle konuşmamı istemiyor, o yüzden konuşmasak daha iyi, amenna. ama yok, sanki can ciğer, abi kardeş olan biz değildik de başkasıydı. öyle bir bakışı var ki bana, sanki adamın çocuklarını kaçırıp kesmişim, karısını öldüresiye dövmüşüm, kayınvalidesini (nefret ettiğini biliyorum) ölümsüz yapmışım gibi bir nefret var gözlerinde. düşünüyorum kızım wodka ne yaptın sen bu adama diye, hiç hiç. gerçekten birşey yapmadım ve adam şu an inceden inceden kuyumu kazıyor minik minik.
sağdan soldan duyuyorum hakkımda söylediklerini, inanılacak gibi değil. insanlar diyorlar, biz seni biliyoruz boşver diye ama boşveremiyorum. intikam almam lazım onu kanırta kanırta bu yaptığına pişman etmem lazım ki taktım kafaya, yaparım. en sevdiğim atasözü, intikam soğuk yenen bir yemektir olmuştur her zaman. şimdilik susma kararı aldım, canını fena yakacağım kararlıyım. benim de adım wodkaysa bu yaptığı yanına kalmaz gençler.

17 Temmuz 2011 Pazar

yeniden merhaba

uzunca bir zamandır yazmadım buraya. sebebi de cem kaçar yani Cezinek'le açtığımız diğer blog. birlikte yazmaya karar verdik, bir bloğumuz olsun istedik ve açtık, bakmak isteyene http://www.wodkafeatcezinek.blogspot.com/ buraya bıraktım bağlantıyı. efendim, hayatımda herhangi bir değişiklik yok, hala eski sevgililerimden nefret ediyorum, insanların çoğuna gıcık oluyorum, hala çok uykum var ve bu ülkenin gündemine tanık olmaktan nefret ediyorum. daha önce söylememiştim değil mi, ben saf, siyasetsiz olarak milliyetçi bir insanımdır. bu yüzden, ülkenin başına örülen çoraplardan dolayı huzursuzum, mutsuzum. neyse, siyaset muvzularına bari burada girmeyeyim, zaten içim son derece kararmış durumda, daha da karartmayayım. buraya yazmayı özlemişim, hem de çok. sanki çok uzakta yıllarca kalıp, evime dönmüş gibi hissettim. o yüzden rahat rahat içimi döküp, birazcık dedikodu yapmak istiyorum. bu aralar çok fazla insanla tanıştım, sanal olmayan gerçek hayatımda. erkek cinsi olanların pek çoğunun, çekirdeğimden reçel yapmak gibi niyetleri olduğunu sezdim. bu kadar belli edilmez yani niyet, adamların adeta alınlarında yazıyordu ne düşündükleri. hepsine içimden "güle güle beybi, bi dahaki sefer daha akıllı davran" diyerek, kibarca gösterdim çıkış kapısını. sonra, bazı kız arkadaşlarıma da gıcık oldum, kıskanç oluyor bu kadın milleti bilirsiniz. yahu bir ayakkabı aldım diye, aman wodka birsürü ayakkabın var, sen şimdi buna uygun çanta da almak istersin vikvikvik konuştular durdular. yeni arkadaşlarımın arasına birkaç yakışıklı erkek eklendi diye, ne adamlarla sevgili olduğumu ama çaktırmadığımı bıraktılar, ne artık onları ihmal ettiğimi... daraldım, inanın orta yerimden çatladım.
sonra bildiğiniz üzere havalar çok sıcak, buna rağmen karnım ağrıyor, sebebi sanırım yumurtalıklarımda iltihaplanma olması. daha önceden de aynı belirtileri gördüğümde doktora gitmiştim, yumurtalık iltihaplanması deyip ilaç vermişti. zannedersem bu sefer de aynı şey oldu. bu kadar sıcak havada üşütmeyi nasıl becerdim inanın bilmiyorum. acaba o ilaçları alıp kullansam mı yoksa yine doktora mı gitsem, bilemedim. hiç sevmiyorum hastaneleri.
sonra, eski sevgilim benim arkadaşlarımdan biriyle sevgili olmuş. ilk duyan arkadaşım da, boku yediniz, wodka ikinizi de yakacak çatır çatır, molotof kokteyliyle saldıracak size demiş. evet, biraz bozuldum ama, sonuçta eski sevgilim, hiç uğraşamam şimdi. zaten arkadaşın bu duruma yaptığı yorum yetmiş anladığım kadarıyla, daha hiçbir mekanda karşılaşmadık kendileriyle. gerçekten uğraşamam, bu kadar işimin gücümün, can sıkıntımın arasında onlara ayıracak vaktim de yok, enerjim de. bu arada hala sevgilim yok, olmasın da zaten. bu sıcakta hiç naz kapris çekemem. eskiden kadınlar naz yapıyordu, şimdi adamlar yapıyor. devir çok değişti.
son zamanlarda en sık dinlediğim albüm modelin albümü. şarkılar çok iyi, müziklerini de sevdim, dinlemeyen varsa bir bakın derim. başka da bir değişiklik yok hayatımda, boş beleş işlerle uğraşıp duruyorum. hala önemli biri olamadım, ki zaten çoğu zaman kendimi biri olarak bile hissetmiyorum. kimsenin hayatına dahil olmamak, kimsenin hayatımın parçası olmaması bazen canımı yakıyor. ait hissedemiyorum bilirsiniz, kimseyi de sahiplenemiyorum. bu benimdir demem için, çok büyük mesafe katetmem gerekiyor. yoruluyorum, sıkılıyorum bırakıyorum bu işleri. yani her seferinde en başa dönüyorum. buraya yeniden yazmak güzeldi ve çok iyi geldi, artık ihmal etmeme kararı aldım, yeniden görüşmek dileğiyle, bu şarkı da benden bu yazıyı okuyanlara gelsin.
dinlemek için tıktık
 
↑Yukarı